0212 327 41 00

ANKSİYETE (KAYGI) BOZUKLUKLARI

Anksiyete, tanımlanması güç bir korku ve endişe duygusudur. Genel olarak amacı kişiyi tehlikeye karşı uyarmak ve başetmesi için önlemler alınmasını sağlamaktır. Belirli bir düzey anksiyete doğal, hatta evrimsel açıdan işlevseldir. Kişiyi tehlike ya da tehdit karşısında koruma, harekete geçirme işlevi gören biyolojik bir mekanizmadır. Ancak yanlış yorumlamalarla anksiyete; bilinmeyen, içten gelen, belirsiz ve kökeni içsel çatışmalara dayalı bir tepki halinde görülebilir. Bu yanlış yorumlanan uyaranlar kişinin kendi vücudunda veya dış çevrede bulunabilir.

Huzursuzluk, korku hisleri yanısıra titreme, çarpıntı, baş dönmesi, terleme gibi otonomik sinir sistemini ilgilendiren belirtiler anksiyetenin bedensel göstergeleridir.

Anksiyete şiddetli olduğunda, uzun süre devam ettiğinde ve kontrolden çıktığında bu durum anksiyete yani kaygı bozukluklarına işaret eder. Bu gruptaki hastalıklarda, anksiyetenin kaynağına göre çeşitlilik gösteren farklı alttipler bulunur:

  • Yaygın anksiyete bozukluğu
  • Panik bozukluk
  • Sosyal anksiyete bozukluğu
  • Obsesif kompülsif bozukluk
  • Özgül fobi
  • Travma sonrası stres bozukluğu

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Bu bozukluk belli bir nesneye, yere, duruma, düşünceye ya da davranışa bağlı olmadan, kişide yaygın ruhsal ve fiziksel anksiyete belirtilerinin görülmesidir. Tekrarlaylayıcı ve durumla ilgili olmayan endişe ile karakterizedir. Kişi, hayatın her alanına ve anına yayılan bu endişesini kontrol etmekte zorlanır.

Kas gerginliği, sürekli tedirgin hissetme, kolay yorulma, huzursuzluk, odaklanmada güçlük, uyku alışkanlıklarında değişme belirtilerden bazılarıdır.

PANİK BOZUKLUK

Panik Bozukluk kendiliğinden ve beklenmedik panik ataklarla giden bir anksiyete bozukluğudur. Kişi yeni ataklar olacağı, bu ataklar sonucunda kalp krizi gibi ciddi sorunlar yaşayacağı, yardım alamayacağı ya da rezil olacağı şeklinde sürekli kaygı hali yaşar. Zamanla tekrar atak yaşayabileceği ortamlardan kaçınmaya başlar ve yaşamı kısıtlanır.

Panik Atak; aniden başlayan, hızla şiddetlenen, çoğu zaman şiddetli bir tehlike hissi ya da sonunun geldiği, öleceği, kontrolü kaybedeceği, delireceği düşüncesinin eşlik ettiği yoğun korku ve endişenin görüldüğü bir nöbettir. Bu yoğun kaygı nöbeti birkaç dakika ile birkaç saat arası sürebilir, genellikle 10 dakika gibi bir sürede yoğunlaşır sonra da genellikle yavaş yavaş azalır. Panik atak sırasında çarpıntı, titreme, terleme, nefes alamama hissi, göğüs ağrısı, göğüste sıkışma hissi, bulantı, baş dönmesi, uyuşma-karıncalanma duyguları, kan basıncının yükselmesi, sık idrara çıkma görülebilen semptomlardır.

AGORAFOBİ

Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekte, sinema, tiyatro, tünel, köprü, asansör gibi yerlerde duyulan korku ve buralardan kaçınma davranışıdır. Bu korku kişinin bir ortamda tıkanıp kalması, çıkamaması, yardım alamaması, çaresiz kalması, utanılacak duruma düşmesi ya da panic atak geçirme korkusudur.

Hastaların bir kısmı daha önce yaşadıkları panik atakların tekrar yaşanması endişesiyle kalabalık ortamlara girememektedir. Bu durum “agorafobili panic bozukluk” olarak adlandırılır.

SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Sosyal fobi, toplumsal ortamlarda kişinin mahçup ya da rezil olacağı, başkaları tarafından alay edileceği, yargılanacağı düşünceleri eşliğinde yoğun kaygı yaşanması durumudur. Bu sosyal etkileşimlere örnek olarak bir konuşmaya katılma, topluluk içinde yemek yeme, odaya sonradan girme, okul veya iş için sunum yapma verilebilir. Bu nedenlerle kişi topluluk içine girmekten kaçınabilir, mevcut kapasitesinin altında performans sergileyebilir.

En sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklardan biridir. Yaşam boyu görülme oranı ise %2-13 arasındadır.

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB)

Obsesyon (saplantı), kişinin zihnine irade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden, bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı biçimde yineleyen düşünce, imge ya da dürtülerdir. Bunlar benliğe yabancıdır yani mantığına, görüşlerine, ahlak anlayışına, inançlarına ters düşer. Kompulsiyon (zorlantı) ise saplantılı düşünceleri kovmak, kaygıyı azaltmak için yapılan davranışlar, yinelenen düşüncelerdir. Halk arasında “Takıntı hastalığı” olarak da bilinen bu hastalık obsesyon ve kompulsiyonlardan oluşur.

Toplumda OKB sıklığını ölçen çalışmalarda yaşam boyu yaygınlık oranı %2.5-3’tür. Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasına göre 12 aylık bir sürede genel toplumda görülme oranı %0.5 olarak bulunmuştur. Görülme oranı kadınlarda biraz daha fazla olmakla birlikte erkeklere yakındır. Başlangıç yaşı genellikle 18-25 arasındadır.

ÖZGÜL FOBİ

Örümcek, yılan, iğne yapılması, kan görme, karanlık, yükseklik gibi belli nesnelere ya da durumlara karşı duyulan aşırı korkudur. Bunlardan uzak olduğu sürece kişide rahatsızlık belirtisi yoktur, genellikle bu durum ya da nesnelerle karşılaşmaktan kaçınır.

Özgül fobiler, toplumda her 100 kişiden 3’ünde görülür.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU (TSSB)

Kişinin ruhsal ya da bedensel bütünlüğüne tehdit olarak algılanan her türlü olay “travma” olarak adlandırılır. Psikanalitik tanımlamada “travma” benliğin, üstesinden gelemeyeceği ağırlıkta içten ya da dıştan gelen uyaranlar kümesi ile karşı karşıya kalmasıdır.

TSSB kavramı savaş gazilerinin yaşadıkları büyük sıkıntıların gözlenmesi ile başlamıştır. Ancak sonrasında ağır stres yaratabilecek kazalar, doğal afetler, yangın, soygun, tecavüz, işkence gibi çeşitli olaylar sonrasında da görülebildiği gözlenmiştir.

Bir bireyin akut zorlayıcı bir olaydan etkilenmesi kuşkusuz olayın şiddeti ile ilgilidir. Ancak travma karşısındaki dayanma gücü kişinin genetic yapısına, gelişimsel özelliklerine, yaşantılarıyla gelişen benlik gücüne, olaya hazırlıklı olup olmadığına ve daha bir çok faktöre bağlıdır. Bir kişi için ağır zorlanma oluşturan biro lay diğeri için aynı derecede örselenme yaratmayabilir, ya da tam tersidir.

Yaşanan travmatik bir olay sonrasında stres tepkilerinin ortaya çıkması normal tepkiler olarak tanımlanır. Ancak bu tepkilerin süreklilik kazanması ve kişinin işlevselliğini bozması durumunda hastalık ortaya çıkmaktadır.

Kişi, travmatik olayla ilgili anıları rahatsız edici biçimde sık sık hatırlar. Olayı hatırlatan etkenler karşısında yoğun sıkıntı duyar. Travmayla ilgili konuşmaktan, travmayla ilişkili mekanlara gitmekten, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınır. İlgi-istek kaybı, umutsuzluk, yabancılaşma hissi, tedirginlik, tahammülsüzlük, uyku sorunları görülebilir.