0212 327 41 00

PSİKOTİK BOZUKLUKLAR VE ŞİZOFRENİ

Psikoz; genel anlamıyla kişinin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulmasıdır. Psikotik bozukluklar denince kişinin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu, çevreyi ve kendisini algılayışının bozulduğu hastalıklar akla gelmektedir.

Bu hastalıklar başta şizofreni olmak üzere, hezeyanlı bozukluk (diğer adıyla paranoid ya da delüzyonel bozukluk), kısa psikotik bozukluk, şizofreniform bozukluk, şizoaffektif bozukluk, madde kullanımının yol açtığı psikotik bozukluk, başka bir sağlık durumuna bağlı psikotik bozukluk (enfeksiyonlar, tümörler, metabolik bozukluklar vs.), başka türlü adlandırılamayan (BTA) psikotik bozukluk, postpartum (doğum sonrası) psikotik bozukluklar olarak sayılabilir.

Tüm bu hastalıkların ortak özelliği psikotik belirtilerin görülmesi; yani kişinin gerçeği değerlendirme yeteneğinin kısmen ya da bütünüyle bozulması ve bu durumun kişinin işlevselliğini ve sosyal hayatını etkilemesidir. Bu hastalıklar birbirlerinden süre, oluş nedenleri gibi farklılıklarla ayrılırlar. Bu sebeple psikotik bozukluklar hakkında fikir edinmek ve anlamak için şizofreniden söz etmek uygun olacaktır.

Şizofreni, yüzyılı aşkın bir süredir psikiyatrinin üzerinde çalıştığı en önemli hastalıklardan birisidir.

Eski çağ yazılarında ve Hipokrat döneminde şizofrenik belirtiler gösteren hastalıklar tanımlanmıştır. Orta Çağ Avrupası'nda şeytana tutulmuş denilen kişilerin önemli bir bölümünün şizofreni hastaları olduğu düşünülmektedir. 17. yüzyıldan itibaren ruh hekimleri bu hastalığın belirtilerini tanımlamak için “hebefreni”, “katatoni”, “dementia praecox”(erken bunama) gibi terimler kullanmışlardır.

Şizofreni terimi ilk kez Eugen Bleuler tarafından ortaya atılmıştır. Schisme/ yarılma, Pherinia/ akıl anlamına gelmektedir. Kelime anlamı zihin bölünmesi, yarılması olsa da günümüzde bu terimle kastedilen kişiliğin bölünmesi değil genel olarak kişinin kendisi ve çevresini bir bütün olarak değerlendirmesinin bozulmasıdır.

Şizofreni günümüzde, genellikle genç yaşta başlayan, kişilerarası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak içe kapanmanın yaşandığı, duygu, düşünce ve davranışlarda bozuklukların görüldüğü bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Ancak hastalık, kişiden kişiye farklı özellikler gösterir.

Toplumda ortalama yaygınlık oranı %1 'dir. Kadın ve erkekte eşit sıklıkta görülür. Genellikle erkeklerde 15-25, kadınlarda 25-35 yaşlarında başlar. Ancak daha geç yaşlarda da başlayabilir.

Şizofreninin oluşum sebebinde birçok faktörün birlikteliği söz konusudur. Bunlar kalıtımsal (genetik) faktörler, beyinde yapısal ve işlevsel bozukluklar ve psikososyal etkenler (çevresel faktörler) başlıkları altında toplanır. Şizofreni bir zeka geriliği değildir, zeka düzeyiyle arasında bilimsel bir bağlantı bulunmamaktadır.

Şizofreni için tek bir belirti yoktur. Kişinin algılamasını, düşünmesini, duygularını, hareketlerini, dikkatini, yargılamasını etkileyen bir hastalıktır. Öğrenme, kendine bakım, çalışma, insan ilişkileri ve yaşam becerileri gibi birçok alanda yetersizliğe yol açabilir. Ancak bunlar kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Aynı hastada zaman içinde de büyük değişiklikler görülebilir.

Tipik bir başlangıç biçimi yoktur. Belirtiler ani başlayabileceği gibi hastalık sinsi ve yavaş bir şekilde içe kapanmayla da başlayabilir. Şizofrenisi olan kişiler genellikle hastalık öncesinde içe dönük, sessiz, arkadaşı az, yalnız kalmayı seven kişiler olarak tanımlanır.

Şizofrenide sıkça karşılaşılan belirtiler algı ve düşünce bozukluklarıdır.

Algı bozuklukları; yani halüsinasyon ya da diğer adıyla varsanı; ortamda bir uyaran yokken, etraftaki diğer insanların algılamadığı yaşantıların olmasıdır. Sesler duymak, görüntüler görmek gibi.

Düşünce bozuklukları yani hezeyan, bir diğer adıyla sanrı; gerçeğe uymayan, mantıklı tartışmayla değiştirilemeyen düşünceler anlamına gelmektedir. Kötülük görme, kıskançlık hezeyanları sık görülür. Bazı hezeyanlar ise olması mümkün olmayan, acayip nitelik taşır. 10 yıldır hamile olduğunu düşünen bir hastanın hezeyanı gibi.

Şizofreninin gidişatı kişiden kişiye farklılık gösterir. İlk hastalığın ortaya çıkmasından sonra zaman zaman alevlenme dönemleri ve yatışma dönemleri görülebilir. Kimilerinde hezeyan ve halüsinasyonlar yıllarca sürebilir, toplumdan geri çekilme görülebilir. Atakların sayısı arttıkça hastalığın kronikleşme olasılığı artar. Bunun yanında çalışmalar, şizofreni hastalarının %30-40’ının orta ve iyi derecede düzeldiklerini, aile, iş ve sosyal hayata uyum sağlayabildiklerini göstermektedir.

PARANOİD BOZUKLUK

Delüzyonel Bozukluk, Sanrılı Bozukluk, Hezeyanlı Bozukluk diye isimlerle de bilinir. Bu rahatsızlıkta en az 1 ay süren hezeyanlar yani düşünce bozuklukları görülür. Eşi ya da sevgilisi tarafından aldatılıyor olma, izlendiğini düşünme, ciddi bir hastalığı olduğunu düşünme bu hezeyanlara örnektir. Bu düşünceler dışında kişinin işlevselliği, sosyal uyumu genellikle bozulmamıştır ve davranışlarında gariplik yoktur. Başlangıç yaşı genellikle geç erişkin (40’lı) yaşlardır. Toplumdaki yaygınlığının %0,03 dolaylarında olduğu düşünülmektedir. Oluşum nedenleri net olarak bilinmemekle beraber ileri yaş, duyu kusuru varlığı, sosyal izolasyon gibi risk faktörleri tanımlanmıştır. Ayrıca hastalık öncesinde hastalığı tetikleyen psikososyal bir stres etkeni bulunabilir. 

ŞİZOAFFEKTİF BOZUKLUK

Hem şizofreninin hem de duygudurum bozukluklarının özelliklerini taşıyan bir bozukluktur. Yani hastalık dönemi sırasında şizofreni belirtileriyle birlikte eş zamanlı olarak depresif, manik ya da mikst epizoddan oluşan duygudurum epizodu görülür. Hastalık, alevlenmeler ve yatışmalarla seyredebildiği gibi kronik bir gidiş de gösterebilir. Yaşam boyu yaygınlığının %0,5-0,8 arasında değiştiği bildirilmektedir.

MADDE KULLANIMINA BAĞLI PSİKOTİK BOZUKLUK

Bir madde, yani kötüye kullanılan ve bağımlılık yapan maddeler ya da ilaçlar, tedavi için kullanılan bir ilaç ya da bir toksinle karşılaşma sonucu psikotik belirtilerin ortaya çıkmasıdır. Belirtiler bazı maddeler için kullanımı bıraktıktan sonra 4 hafta içinde ortaya çıkabilir.

GENEL TIBBİ BİR DURUMA BAĞLI PSİKOTİK BOZUKLUK

Genel tıbbi bir duruma bağlı olarak psikotik belirtilerin, yani hezeyan ve halüsinasyonların görülmesidir. Çeşitli nörolojik hastalıklar (epilepsi, beyin tümörleri, hungtinton hastalığı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları vb.), endokrin hastalıklar (tiroid, paratiroid hastalıkları vb.), metabolik durumlar (hipoglisemi, hipoksi vb.), otoimmün hastalıklar, hepatik ve renal hastalıklar psikoza yol açabilir.