İnsan yaşamında ruhsal sıkıntı yaşanmaması pek mümkün görünmemektedir. Ancak bu sıkıntıları “ruhsal aygıt” denilen kavram, savunma mekanizmalarını hazır tutarak geride bırakabilir. Bazı durumlarda ise üzerimizdeki yükler, kaldırabileceğimiz miktarları aştığında, sağlıklı savunma mekanizmalarımız yetersiz kalır ve somatizasyon (bedenselleştirme), konversiyon (dönüştürme), dissosiyasyon (ayrıştırma) gibi mekanizmalar işlerlik kazanır.
Somatizasyon, ruhsal sıkıntı ve gerilimlerin bedene yansıması olarak açıklanabilir. Kişi ağrılar, mide-bağırsak şikayetleri başta olmak üzere çok çeşitli bedensel yakınmalar aktarır. Günlük yaşamı etkileyen bu bedensel belirtilerin önemiyle orantısız, süreklilik gösteren düşünceler, bedensel sağlıkla ilgili kaygılar ve zihinsel meşguliyet bu tür problemlerin karakteristik özelliklerindendir. Ancak şikayetleri açıklayabilecek organik bir problem yoktur, organlarda biyolojik, fonksiyonel veya kalıcı bir hasar söz konusu değildir.
Sorunlar dayanma gücünü aştığında, bazen konverte edilir yani dönüştürülür. Sanki bir nörolojik problem varmışcasına, bilinç kaybı varmış gibi görünen bir kriz geçirilebilir. Ama “konversiyon nöbeti” olarak adlandırılan bu durumda gerçek bir bilinç kaybı söz konusu değildir. Kişi çevresinde olup bitenlerin farkındadır ama yanıt vermekte zorlanmaktadır. Duyar, görür ama konuşamaz. Fenalık hali geçince de, bir ağırlık hissi ve dayanılmaz bir baş ağrısıyla baş başa kalır.
Yoğun travmatik yaşantıların yol açtığı ruhsal acılara tepki olarak bazı durumlarda da dissosiyasyon geliştirilir. Dissosiasyon, başka bir ifadeyle “ayrışma” kullanılarak acılar izole edilir ama aynı zamanda anılar gibi belleğimizin güzel tarafları da bu izolasyondan nasibini alır. Anımsayamama, bedenden ayrılma hissi, kimlik ve yönelim üzerine kayıplar başlıca dissosiyasyon belirtileri olabilir. Bu sırada bir başka kişiliğin, kimliğin ortaya çıkması da mümkündür.