0212 327 41 00

DEPRESYON

Depresyon, derin üzüntülü, bazen aynı zamanda anksiyeteli bir duygudurumun en az 2 hafta boyunca devam etmesidir. Moral bozukluğu, ilgi istek kaybı, keyifsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı veya çok yeme, uyku alışkanlığında değişme (uykusuzluk veya çok uyuma, uyku sürekliliğinde ve kalitesinde azalma), enerji kaybı ya da halsizlik, değersizlik ya da suçluluk duyguları, yoğunlaşamama ya da dikkati sürdüremede bozulma, kararsızlık, özbakımda kötüleşme, umutsuzluk, hiç düzelmeyecekmiş hissi, yineleyen ölüm düşünceleri ile kendini gösterir. Tüm bunlarla birlikte mesleki ve sosyal işlevsellikte azalma ve kişilerarası ilişkilerde bozulmalar söz konusudur.

Depresyon; genellikle kadınlarda 35-45 yaşlar arasında, erkeklerde ise 55 yaşlarından sonra görülse de daha genç yaşlarda da oldukça sık gözlenmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. Genel olarak yaygınlık oranı (belli bir zamandaki hasta sayısının nüfusa oranı) %9-20’dir.

Depresyon, beyindeki yapısal özellikler ve kalıtımsal özelliklerle ilişkili olup, çocukluk çağı ihmal ya da istismar yaşantıları olanlarda görülme sıklığının daha fazla olduğu söylenebilir. Çevresel stres etkenleri, travmalar, aile içi şiddet, sevilen kişilerin kaybı tetikleyici olabilirken ayrılık, boşanma, emeklilik, yaşlılık, işten ayrılma gibi yaşam dönemi olayları da depresyonu tetikleyen faktörlerdendir.

Yoğun travmatik yaşantıların yol açtığı ruhsal acılara tepki olarak bazı durumlarda da dissosiyasyon geliştirilir. Dissosiasyon, başka bir ifadeyle “ayrışma” kullanılarak acılar izole edilir ama aynı zamanda anılar gibi belleğimizin güzel tarafları da bu izolasyondan nasibini alır. Anımsayamama, bedenden ayrılma hissi, kimlik ve yönelim üzerine kayıplar başlıca dissosiyasyon belirtileri olabilir. Bu sırada bir başka kişiliğin, kimliğin ortaya çıkması da mümkündür.